Önce bulutlara ve
güneşe bakacaksın, sonra yalnızlığa düşen gölgelere ve tertemiz
atmosfere…
Gözlerin ve
düşüncelerinle mutluluğu hayal ederek şekilleneceksin. Bitip tükenmeyecek
aşklar arayacaksın çaresizce. Her kaybedişin ardından, yeniden saklansan da
yalnızlıkların arkasına, bir türlü düşüncelerinden vazgeçemeyeceksin. Gözlerin
hep birinin yolunu bekleyecek ama hiçbir zaman o biri gelmeyecek. Sonra durup
durup kendini suçlayacak, bütün hataları kendinde bulacaksın. Gözyaşlarının bir
değeri olmayacak belki de, belki de kimse derdini anlamayacak, hiç kimse
yaralarını saramayacak…
Ne yapacağım, ne
yapmalıyım diye günlerce düşüneceksin ama ne yapman gerektiğini bir türlü
bulamayacaksın. Her zaman birilerine akıl danışacak ama kimsenin aklı, senin
düşüncelerini değiştirmeni sağlamayacak. Yalnız kalmak isteyeceksin, tek başına
bir yerlere kapanıp bir an önce yatıp uyuyarak her şeyi unutmak isteyeceksin
ama gözüne bir gram uyku girmeyecek. Sırt üstü durup, yattığın yerden gözünü
boş tavana dikip, yaşadığın veya yaşayacağın güzel günleri kurgulayacaksın
zihninde.
Bazen aptalca
sırıtacak, bazen de gözyaşlarını tutamayacaksın. Belki de bir aşk şarkısı
çalacaksın daha güzel hayaller kurmak için. Sonra yattığın yerden doğrulup sana
verdiği hediyelere bakacak, sana yazdığı yazıları okuyacaksın, beraber
geçirdiğiniz güzel günlerin resimlerine bakacaksın. Gözlerin hafif hafif
buğulanmaya başlayacak, gözbebeklerin büyüyecek, göz çukurlarında damlalar
birikip akmaya başlayacak. O damlalar birer birer dökülürken gözlerinden, sen
aklından her zaman bir tek kendinin üzüldüğünü, acı çektiğini düşünecek ve onun
da acı çektiğine inanmak istemeyeceksin. Belki bütün olanlara isyan edecek,
kendi kendine kızacaksın. Belki de hata yaptığını düşünüp ‘’ özür dilerim’’
diye bir mesaj bırakacaksın ama mesajlarının hiçbir zaman cevabı gelmeyecek.
Yaptığın hiçbir şey fayda vermeyecek. Bu yüzden ağzından hiç çıkmamış sözler
söyleyeceksin, sinirinden ağlayacaksın. Bir süre sonra onu unutmak için zihnini
başka şeylerle meşgul etmeye çalışacaksın ama aslında zihninin ondan başka bir
şeyle meşgul olamayacağını anlayacaksın. Onunla son kez konuşmak için kendi
kendince karar verip yola çıkacaksın, her gün geçtiği yolda durup gelmesini
bekleyeceksin.
Gözlerin artık
uzakları net görmeye başlayacak, belki birkaç kilometre uzağı bile göreceksin.
Onun geldiğini gördüğün zaman kalbin hızla çarpmaya başlayacak, attığı her adım
kalbinde bir sarsıntıya yol açacak. Sonra yavaşça arkasından yaklaşıp ‘’
merhaba’’ diyeceksin ama o belki sana olan kızgınlığından ya da hiç bilmediğin
bir sebepten dönüp bakmayacak yüzüne. Sadece mırıldanarak ‘’ niye geldin?’’
diye soracak. Sen ise kendini anlatmaya çalışacak, ‘’hata yaptıysam affet ne
olur.’’ diye dil dökeceksin. Fakat o tek bir kelime dahi etmeden yürüyecek ve
yanından uzaklaşacak. Arkasına bile dönüp bakmadan hızlı hızlı adımlarla
ilerleyecek sen ise arkasından uzun uzun bakacaksın gözden kaybolana dek. Sonra
sende yavaş yavaş ve düşünceli adımlarla oradan ayrılacaksın. Belki gözlerin
dolacak belki de hiç üzülemeyeceksin. Belki yıllar sonra kader tekrar sizi
buluşturacak belki de yıllar sonra başka birinin elini tutarken göreceksin. Ama
her ne olursa olsun belki mutlu olduğu için sevinecek belki de seninle olmadığı
için acı çekeceksin. Ve yıllar sonra bunları hiç yaşamayan bir dostun ‘’ neden
bu kadar acı çekiyorsun’’ diye sorduğunda kendini biraz toparlayıp, kısacık bir
iç çekişten sonra dilinden bir tek cümle dökülecek. ‘’ Gerçekten seversen
anlarsın.’’ Diyebileceksin ‘’SEVERSEN ANLARSIN’’ …..