26 Mart 2014 Çarşamba

Seversen Anlarsın

Önce bulutlara ve güneşe bakacaksın, sonra yalnızlığa düşen gölgelere ve tertemiz atmosfere…       
Gözlerin ve düşüncelerinle mutluluğu hayal ederek şekilleneceksin. Bitip tükenmeyecek aşklar arayacaksın çaresizce. Her kaybedişin ardından, yeniden saklansan da yalnızlıkların arkasına, bir türlü düşüncelerinden vazgeçemeyeceksin. Gözlerin hep birinin yolunu bekleyecek ama hiçbir zaman o biri gelmeyecek. Sonra durup durup kendini suçlayacak, bütün hataları kendinde bulacaksın. Gözyaşlarının bir değeri olmayacak belki de, belki de kimse derdini anlamayacak, hiç kimse yaralarını saramayacak…
                


Ne yapacağım, ne yapmalıyım diye günlerce düşüneceksin ama ne yapman gerektiğini bir türlü bulamayacaksın. Her zaman birilerine akıl danışacak ama kimsenin aklı, senin düşüncelerini değiştirmeni sağlamayacak. Yalnız kalmak isteyeceksin, tek başına bir yerlere kapanıp bir an önce yatıp uyuyarak her şeyi unutmak isteyeceksin ama gözüne bir gram uyku girmeyecek. Sırt üstü durup, yattığın yerden gözünü boş tavana dikip, yaşadığın veya yaşayacağın güzel günleri kurgulayacaksın zihninde.
Bazen aptalca sırıtacak, bazen de gözyaşlarını tutamayacaksın. Belki de bir aşk şarkısı çalacaksın daha güzel hayaller kurmak için. Sonra yattığın yerden doğrulup sana verdiği hediyelere bakacak, sana yazdığı yazıları okuyacaksın, beraber geçirdiğiniz güzel günlerin resimlerine bakacaksın. Gözlerin hafif hafif buğulanmaya başlayacak, gözbebeklerin büyüyecek, göz çukurlarında damlalar birikip akmaya başlayacak. O damlalar birer birer dökülürken gözlerinden, sen aklından her zaman bir tek kendinin üzüldüğünü, acı çektiğini düşünecek ve onun da acı çektiğine inanmak istemeyeceksin. Belki bütün olanlara isyan edecek, kendi kendine kızacaksın. Belki de hata yaptığını düşünüp ‘’ özür dilerim’’ diye bir mesaj bırakacaksın ama mesajlarının hiçbir zaman cevabı gelmeyecek. Yaptığın hiçbir şey fayda vermeyecek. Bu yüzden ağzından hiç çıkmamış sözler söyleyeceksin, sinirinden ağlayacaksın. Bir süre sonra onu unutmak için zihnini başka şeylerle meşgul etmeye çalışacaksın ama aslında zihninin ondan başka bir şeyle meşgul olamayacağını anlayacaksın. Onunla son kez konuşmak için kendi kendince karar verip yola çıkacaksın, her gün geçtiği yolda durup gelmesini bekleyeceksin. 


Gözlerin artık uzakları net görmeye başlayacak, belki birkaç kilometre uzağı bile göreceksin. Onun geldiğini gördüğün zaman kalbin hızla çarpmaya başlayacak, attığı her adım kalbinde bir sarsıntıya yol açacak. Sonra yavaşça arkasından yaklaşıp ‘’ merhaba’’ diyeceksin ama o belki sana olan kızgınlığından ya da hiç bilmediğin bir sebepten dönüp bakmayacak yüzüne. Sadece mırıldanarak ‘’ niye geldin?’’ diye soracak. Sen ise kendini anlatmaya çalışacak, ‘’hata yaptıysam affet ne olur.’’ diye dil dökeceksin. Fakat o tek bir kelime dahi etmeden yürüyecek ve yanından uzaklaşacak. Arkasına bile dönüp bakmadan hızlı hızlı adımlarla ilerleyecek sen ise arkasından uzun uzun bakacaksın gözden kaybolana dek. Sonra sende yavaş yavaş ve düşünceli adımlarla oradan ayrılacaksın. Belki gözlerin dolacak belki de hiç üzülemeyeceksin. Belki yıllar sonra kader tekrar sizi buluşturacak belki de yıllar sonra başka birinin elini tutarken göreceksin. Ama her ne olursa olsun belki mutlu olduğu için sevinecek belki de seninle olmadığı için acı çekeceksin. Ve yıllar sonra bunları hiç yaşamayan bir dostun ‘’ neden bu kadar acı çekiyorsun’’ diye sorduğunda kendini biraz toparlayıp, kısacık bir iç çekişten sonra dilinden bir tek cümle dökülecek. ‘’ Gerçekten seversen anlarsın.’’ Diyebileceksin ‘’SEVERSEN ANLARSIN’’ …..


11 Mart 2014 Salı

Cemil Meriç'ten Alıntılar




Ülkemize göz dikenler anlaşmazlık içindeydiler. Bazıları topraklarımızı ele geçirmek istiyordu, bazıları bizi sömürerek sanayi ve ticaretlerini geliştirmek. Birinciler gizli niyetini şairane sözlerle maskeliyorlardı: acı çeken insanlığı rahata kavuşturacak, din kardeşlerini kurtaracak, ezilen kavimlerin zincirlerini kıracaklardı. Bu kutsal emeller uğrunda ülkemize gireceklerdi. İkinciler, olmaz! Diyorlardı, olmaz ve olmamalıdır! Osmanlı ülkesinin bütünlüğü Avrupa’nın dengesi için şarttır. Aynı ikiyüzlülük. İzleyeceğimiz politika meydandaydı. Bazı devletlerin saldırı gücüne karşı ötekilerin müdafaa gücünü kullanacaktık. (34)

Kendi milletinin kültürünü, medeniyetini, marifetini inkâr veya istihkar eden, milliyetinden sâkıt olur. Onun adına konuşmak hakkını kaybeder. (63)

İki yol var insanlık için: Kendi kendini imha veya gerçekten insanlaşmak. İnsanlık tek merkeze yönelen bir tür, öteki türler gibi dağılıcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu, çözülüş olamaz. Mekân ve zamanı aşacak insan. Bu kanatlanış, birleşmenin, birlikte düşünmenin eseri olacak. (106)

Türk insanının en büyük noksanı siyasî düşünceye gözlerini kapamış olmasıdır. bütünü bilmediğimizden ya sloganlara esir olduk, ya ideolojilere köle. Siyasî düşünce çağdaş insanın yolunu aydınlatacak en emin projektördür.
Çağdaş Avrupa bu hakikatı çok iyi anladığından mekteplere siyasî edebiyatı ders olarak koymuş bulunuyor. (164)
SOSYOLOJİ NOTLARI VE KONFERANSLAR’DAN

Tabiatın büyük kuvvetleri karşısında kendini yalnız zekâsıyla silâhlı bulan insanoğlu, tabiattaki kuvvetleri sabırla incelemiş, gökkubbede kendi büyüklüğünü ve küçüklüğünü seyretmiştir. (30)

İnsan bazı bahislerde sağdır, bazılarında sol. Bu itibarla bu kelimeleri aşmak lâzım. İleri-geri ise çok daha kaypak kelimelerdir. (44)

Her yerde var olan hiçbir yerde yoktur. (80)

Fikir, Aşil’in kılıcı gibidir; kendi açtığı yarayı kendi tedavi eder. (89)

Her Türk aydını, mutlaka çağımızın kaderini tayin eden sosyalizmi, tarihî gelişmesini, Batı’nın ekonomik-sosyal tarihini bilmek mecburiyetindedir. (108)

Politika cemiyet hâlinde yaşayan insanların mümkün olduğu kadar birbirlerine az zarar vererek yaşamalarını temin eder. Bir çoban, bir yönetici ilmidir. (114)

Müslüman ülkelerde kapitalizmin kurulamayışının Müslümanlık’la hiçbir ilgisi yoktur. İslâmiyet’te kapitalistik sektör kurulmuş, fakat sonradan kapitalizme geçilmemiştir.
Çünkü Avrupa bizden önce davranmış ve kendi dışında kalan ülkeleri Pazar yapmıştır. (170)

Solla sa
ğ bir bütündür, solu tayin eden sağdır, sağı tayin eden soldur. Biz hakikatların sadece bir tarafını görmeye mahkûm edilmişizdir. Oysa yalnız bir tarafını görmek, hiçbir şeyi görmemektir. (195)

Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu inançlarını yok etmektir. (279)


4 Mart 2014 Salı

Keşke Demeden Önce Dinler Misin Vicdanının Sesini?


Aslında pek de umut etmiyordum bu olanlardan, sadece arkamı dönüp gitmek istiyordum. Çaresizlik elimi tutarken bile, bir çare arıyordum zihnimin karanlık köşelerinde. Kayboluyordum kimi zaman kendimde, anlamsız ve gereksiz şeylerle uğraşmaktan. Beni hayata bağlayan tek ümidimi kaybetmemek için her gün çırpınıyordum. Savaşıyordum kendimle, aradığımı bulmak için çırpınıyordum. Kimi zaman ne aradığımı dahi bilmiyordum, bazen sadece kaybolan zamanlarımı geri istiyor ve ah! Keşke dediğim zamanlar oluyordu.
Başarmak için kesin kararlı mıydım? Onu da tam olarak bilmiyordum. Hep  geleceğe dair bir umut saklıyordum içimde. Bunca insana, bunca sözlere ve eleştirilere rağmen hep bir umutla zorluklara sırt gelmeye çalışıyordum kendi çabalarımla. Yıkılıyordum, düşüyordum ama yılmadan devam etmem gerektiğini birileri kulağıma usulca fısıldıyordu. Her fısıldamadan sonra ‘’kalk diyordum, kalk gayret et, yılma’’ diye kendimi tembihliyordum. Ve insanlarla yüzleştikçe, zihnimin karanlık köşelerinde kalmış ve o hiç dışarıya vurmadığım korkularım birer birer gün yüzüne çıkıyordu. Evet, her zaman bir şeyler saklıyordum içimde. Bu kimi zaman korkularım oluyordu, kimi zaman umutlarım... Onları hiçbir zaman açığa vuramıyor, hatta yazıya bile dökemiyordum. Onları sadece düşüncelerimde saklıyor ve düşüncelerimde yön veriyordum. Fırsat bulduğum her dakika kendimi dinliyor ve bütün olanlara bir anlam vermeye çalışıyordum. 



Zorluklara katlanmanın ne demek olduğunu yakın bir zamanda hissetti yüreğim. Onca korkuyla bir anda yüzleşmenin ne demek olduğunu acı bir şekilde tattım. Hani her insan bir gün umutsuzluğa düşer de kendi başına kalmak ister ya. Ben ömrüm boyunca hep kendi başıma kaldım ya da böyle olmasını istedim. İnsanlardan uzak, kendime yakın yaşadım. Sonra fark ettim ki insanlardan uzak kalmam, onlar kadar kötü olmamı engellemiş. Sadece bana ait düşünceler vicdanımın bir eseri, sesi olmuştu. Ve vicdanımın sesi iyiliği emretmişti. Belki de vicdanımın sesiydi insanlardan uzaklaşıp kendimi dinlememi isteyen, belki de korkularımdan kaçıştı, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da yalnızlığın beni olgunlaştırdığı ve vicdanlı bir insan yaptığıdır. Siz, siz olun vicdanınızın sesinden başka bir sesi dinlemeyin.
Selam ve dua ile…


Ahmet Culum ''Kitabdar''

3 Mart 2014 Pazartesi

Pişman mıyım?



Pişman mıyım? Hayatta asla pişman olma. Bir şey yaptıysan arkasında dur. Aslında mantıklı bir söz, iradenle yaptın ne yaptıysan. İyi ya da kötü, iyi bir sonuç alırsan ne mutlu sana. Bu senin başarındır. Eğer sonuç kötü ise üzülmemen gerekir. Kendi isteğinle yaptın bunu ve yükselmek için ayağının altına alacağın bir şey daha kazandın. Ve o yolun, sana fayda vermeyeceğini anladın. Menfi sonuçla yine kazançtasın. Ben bunu başaramadım ve ben yine pişman oldum. Ama hayatta pişmanlık duygusunu da tatmak lazım bence. Bu duyguyu tada tada pişman olmamayı öğreniyoruz. Bir daha bu hatayı yapmayacağım demek kolay aslında. Ama mesele iradenle bu sözü yaşatmakta. Gerçekten pişman olan aynı hatayı bir daha yapmaz değil mi? Aslında gerçekten pişman olmayı da beceremiyoruz desenize! pişmansanız, hele o ilk darbe anında…içiniz yanar. Belki ağlarsınız, belki sinirden kendinize, çevrenize küfredersiniz. Belkioturup, başınızı ellerinizin arasına alıp düşünürsünüz. Bu ikinci yol daha kaliteli ve kestirme bir yoldur. Pişmanlıktan ders almak böyle olur. Pişmanlık ders almak için yaşanır aslında, çünkü kendinize hakaret etmek ya da üzülmek ne size ne de başkasına asla bir fayda vermez. O zamanda pişmanlığın kriterlerini reddetmiş oluruz. Kısacası pişman olmaktan korkmayın. Ders almasını ve üzmemesini, üzülmemeyi en kestirme yoldan öğrenin. Ama bunu yapabildiğiniz anda artık pişman olmayın, kararlarınızla mutlu olmaya bakın irade sizdedir….
Zeynep Kekillioğlu