24 Ağustos 2014 Pazar

Korkulardan Kurtuldum

Ağır ağır çıkıyordu merdivenlerden bin bir düşüncenin içine hapsolmuş bedenini sürükleye sürükleye ilerliyordu. Ayakları ilerlese de zihni durmuş ve derin saplantılara gömülmüş bitmek bilmeyen korkular arasında kalmış bir biçimde, ruhunu meşgul eden korkulardan kurtarmaya çalışıyordu. Zor da olsa evin yolunu bulmuş kapıyı çalıp hızla içeri girip yatağına uzanması bir an içinde olmuştu. İçeriden gelen seslere aldırış etmeden yatağının tadını çıkarmaya başlamıştı. Ama zihnini hala o meşguliyetten kurtaramamıştı. Aklında bin bir soru ve hala zihninde aynı düşünce uyumak istiyor ama bir türlü uyuyamıyordu. Zihnini kemiren sorulara bir cevap bulmak istiyordu.

Bütün bu soruları kendine tek tek soruyor, kendi kendince cevaplar üretmeye çalışıyordu ama bir türlü aradığı cevabı bulamıyordu. Sıkılmıştı ruhu daralıyordu. Olanlara bir anlam yüklemek istiyor ama bir türlü yapamıyordu. Sanki soruların ve hayatının anlamının cevapları kalbindeymiş de kalbini hiç tanımıyormuş gibi hissediyordu.
Darmadağınık olan düşünceleri her dakika zihnine zarar veriyordu. Ürperen bedenine hakim olmaya çalışıyordu. Artık ölümü düşünmeye başlamıştı. Saatinin hızla vuran tik takları zihnini paramparça ediyordu. Başka şeyler düşünmek istiyordu. Fakat bir türlü beceremiyordu. Korkularını zihninden atamıyordu. Uyumaya çalışıyordu ama bir türlü uyuyamıyordu. Saat epey ilerlemişti. Karanlık geceye çöktüğü gibi onunda ruhuna çökmüştü. Korkuyordu, titriyordu, hareket etmiyordu ve her geçen dakika bir kat daha korkuları titreyişleri artıyordu. Sonra düşüncelerinden kurtarmak için bir yol buldu kendince...




Ellerini semaya kaldırdı. Duygularını sakin ve bir başına bırakarak içinden geldiği gibi yakarmaya, yalvarmaya başladı. Her yakarışta ve yalvarışta kararan ruhunun aydınlandığını hissediyordu. Daha içli ve daha içli sesini arşa çarptırırcasına yakarıyordu. Kalbi ve ruhu hafifliyordu. Artık anlamsızlaşan korkulardan ve hislerden kurtulmuştu. Rahat bedeniyle beraber ruhuna da bir hafiflik sarmıştı. Yatağa uzandı, başını ve bedenini sağ tarafa çevirdi. Ölümü hissedercesine derin bir uykuya daldı...

Ahmet Culum

21 Ağustos 2014 Perşembe

Hayalinde İnatçı Genç

Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası. 


Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

 Ertesi Gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi. 

İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı Kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk. "Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası. "Paran yok. Gezginci bir Aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. 

Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi: "Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.

 Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!" 

Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına. "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi. "Ben de hayallerimi."O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. 



Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."

7 Ağustos 2014 Perşembe

Unutursun Deyişine



Unutursun 'Deyişine'

unutmak, yıldızların ciğerine saplanan 

bir lâle yaprağına gömmektir sevgiliyi 
unutmak, bir kaktüsün küllerinde ansızın 
alevli bir tapınak eylemektir sevgiyi 
unutmak, semendere zehir sunmaktır, gülüm 
taş dolu yüreklerin lügatinde bulursun 
unutmak, sessizliğe yine kanmaktır, gülüm 
unutulursa şair, sen de unutulursun 



bir dağın bir kuyuya tıhum ektiği yerde 
balığın yüzgecinden irin döktüğü yerde 
kralın, kölelerin emrinde yürüdüğü 
geminin bir köpükte okyanus aradığı 
ay'ın arzı terkedip gökte durduğu ândaa 
serseri bir kurşunun ay'ı vurduğu ânda 
başını ellerinin arasına al ve dur 
işte o lahza gülüm, bu can seni unutur 



unutmak, bir saatin kırılan camlarında 
zamanı çürüterek öldürmektir sevgiyi 
unutmak, bayramlığı giydirilen çocuğun 
aldatılan göğsünde vurmaktır sevgiliyi 
unutmak, bir ülkenin tozlu kaldırımlarında 
taşlara boğdurmaktır yağız atlı yiğidi 
unutmak, susturmaktır yolların ayrımında 
şairlere can veren muhteşem bir ağıdı 
unutmak, koparmaktır çiçekleri dalından 
sisli bir yalnızlığın ekseninde bulursun 
unutmak, ayırmaktır arıları balından 
unutulursa şair, sen de unutulursun



Nurullah Genç