Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin.
Sokrates’e; “Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler,” denildiği zaman: “Tabiat
da onları!” demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa,
ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamayacağız
diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm
başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu
hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir
anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm,
uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamıyanlar için
zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek
gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat
sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir
ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin
yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların
ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Yaşadığınız her an,
hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını
kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca
ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra
ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise,
ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız,
güle güle gidin.
“Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi
kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine
boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.”
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve
fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün
bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın
gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu
düzendir.