Aşağıdaki ibretlik hikâyeyi Ahmet Güleç hocamız gönderdi (12
Temmuz 2010 Pazartesi 06:53).
Aynen alıntılıyorum:
Vaktiyle Bursa' da bir Müslüman, eski adı "Yahudilik
Yolağzı", bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına
bir kitabe eklemiş:
"Her kula helâl, Müslüman'a haram!.."
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra
getirilmiş. "Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca
devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman'a
yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?.." diye
çıkışmışlar adama. Adam:
- "Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil
şarttır..."dedikçe kadı kızmış:
- "Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman
ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!" demiş. Demiş ama, bir yandan
da merak edermiş:
- "Nedir gerekçen?.." diye sormuş. Adam:
- "Bir tek Sultan'a derim..." diye cevap verince,
ortalık yine karışmış. Söz Sultan'a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş...
Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- "De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi
yaparsın,hem de her kula helâl,Müslüman'a haram yazarsın?.." Adam, başı
önünde konuşur:
- "Delilim vardır, lâkin ispat ister."
- "Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?.."
- "O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım..."
- "Eeee?!.."-
"Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı
izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak..."
Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler,
"ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse
söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim..." Çevre
ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş... Bir
hafta dolunca, adam:
- "Sultanım, artık bırakmak zamanıdır" demiş. Haham
bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan'a teşekkürler, hediyeler... Az
zaman geçmiş ki, adam:
- "Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için
yaptırınız Sultanım" demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça
alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca
da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış,
teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla
daha bir sarılmışlar birbirlerine... Sultan:
- "Bitti mi?.." demiş adama.
- "Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır
izninizle" demiş.
- "Şimdi nedir isteğin?.."
- "Efendim, pâyitahtımız Bursa'nın en sevilen, en sözü
dinlenilen, itimat edilen âlimini alınız minberinden..." Adamın dediğini
yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça
götürmüşler...Ve ne olmuş bilin bakalım?.. Bir ALLAH'ın kulu çıkıp da, "ne
oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz",
gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...
Geçmiş bir hafta, "Nerde imam" diye gelen-giden yok!.. Aptal ve cahil
bir imam tayin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz
cinsinden biri... Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta
derdest edilen koca âlim için:
- "Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik..."
- "Kim bilir ne halt etti de tevkif edildi!.."
- "Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara..."
- "Sorma, sorma..."
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda
Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- "Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:
- "Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak
lâzımdır hocadan." "Haklısın" demiş padişah, denilenin yapılması
için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- "Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle
Müslümanlara su helâl edilir mi?.."
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- "Hava bile haram, hava bile!.." demiş...
Rasim Özdenören
Yeni Şafak