Öykü, tek bir yataktan akmayı reddeden ırmak gibidir. Her
yazarın elinden yeni bir yol izler ve izlediği yollarla beraber şekillenir,
biçim kazanır. Kimi, karşımızdaymış gibi canlıdır; okurken aynı zamanda onu
seyrederiz. Kimi kımıltısız bir göl
gibidir ama sözcüklerin gücüyle derinlerdeki çalkantıyı kusursuzca anlatır.
Kimi sırlı bir kapıdan başını uzatır ve ardından saklanır; ne her şey açığa
çıkmıştır ne de tamamen gizlenmiştir. Necip Tosun’un Modern Öykü Kuramı’nda
dediği gibi “Öykü, ille de bir yere varmak değil, yolculukta kaybolmaktır.”
Uzun bir çalışmanın ve araştırmanın ürünü olan eser nihayet
elimizde. Öykü yazarının yol göstericisi diyebileceğimiz bu kitapta Necip
Tosun, öykünün tarihi serüvenini, zaman içerisindeki değişimini, çeşitlenişini
ve bu çeşitliliği ortaya çıkaran unsurları kusursuz bir dille anlatıyor.
Öykünün kuramsal temellerine ışık tutması açısından oldukça önemli bir kitap.
Onu önemli yapan unsur zengin bir içeriğe sahip olmasının yanında, bu konuda
ülkemizde kaleme alınmış eserlerin yok denecek kadar az olmasıdır. Necip Tosun
aynı zamanda bir öykü yazarı olarak öyküyü irdeliyor. Tanıdığı bir kavramın
izini sürüyor olması, öyküye hem bir yazar hem de okuyucu gözüyle bakmasını
sağlıyor.
Kitap, öykü okuyucusu ve yazarı için harita özelliği
taşıyor. O harita üzerinde öykü çeşitlerinin
ve onları işleyen, yontan, yükselten öykü yazarlarının yerleri bellidir. Okur,
o haritayı eline alır ve aradığını bulur. Poe’nin atmosfer yaratmadaki
ustalığını, Gogol’un öyküdeki öncülüğünü, Çehov’un romanlar ülkesinde öyküyü
kabul ettirişini, Rilke’nin öyküde nasıl bir yol izlediğini, Tomris Uyar’ın
“yeni” arayışını ve daha birçoklarını öğreniyorsunuz.
Necip Tosun öykü okuyucusuna/yazarına öykü birikimini
aktararak yol göstermekte, yeni ufuklar açmaktadır. Öykünün zaman içerisindeki
akışını, oluşumunu, değişimini; tarihsel sırayı takip ederek ve insanların
yaşam tarzındaki değişimlerle bağdaştırarak anlatır. Geleneksel anlatıdan
modernizme, modernizmden postmodernizme geçiş sırasında öyküdeki değişimi ve bu
değişimi ortaya koyan öncüleri açık bir dille okuyucuya sunar. Modern anlatı ve geleneksel anlatıyı
kıyaslar. Ortaya çıktığı toplumu araştırır ve değişen yaşamla öyküyü
bağdaştırır. Doğru veya yanlışlığından çok, tarzın; öyküdeki işlevine, öyküye katkısına
bakar. Postmodernizm için söylediği sözler de buna örnektir: “Sonuç olarak post
modern tutum, edebiyatta bir imkândır. Yenilikçi arayışın, biçimci tutumun bir
yansımasıdır. Karşı çıkarken de, yanında yer alırken de ona böyle
bakılmalıdır.”
Öykünün özgünlüğünü, yıllar içindeki arayışını değişimini
daha net görebilmek için, öyküyü etkileyen diğer sanat türlerini de
araştırdığını anlıyoruz. Öykünün sinema, roman, resim, fotoğraf ve müzikle
ilişkisini de ele alıyor. Yazıdaki ritmi müzikle, canlandırmayı sinemayla,
zihinde oluşan parça parça kareleri resim veya fotoğrafla ilişkilendiriyor.
Öyküyü diğer yazım türleri olan roman ve şiirle
karşılaştırırken birbirlerine yakınlaştıkları ve birbirlerinden
uzaklaştıkları durumları ayrıntılarıyla anlatıyor. Ritim için ses , görsellik
için fotoğraf ya da resim gerekirken, öykü yazarının bunları sadece sözcükler
ile yapabildiğini her konu içerisinde farklı bir yolla anlatıyor.
Düşüncelerini, ustalardan yaptığı alıntılarla destekliyor ve böylelikle konuya
evrensel bir bakış kazandırıyor.
Necip Tosun’un insan
ve yaşam üzerine de çarpıcı tespitleri vardır. Yoğunluk Ayrıntı ve Yüzleşme
başlıklı yazısında modern insanın görsel medya ve sinema tutkusunu “modernizm
insanlara özet yaşamı dayatmaktadır” sözleriyle açıklar. Bu özet yaşam içinde
öykünün yerini belli eder. Öyküyü mekân olarak da inceler; şehir ve kasaba
öykülerini birbirinden ayırır ve kahramanlarını o mekâna has kılar. Buradan
çıkan edebiyatın da şehir/kasaba edebiyatı olduğunu söyler. Dil, atmosfer,
ironi, tasvir, melankoli, ritim ve gerilimin öykü üzerindeki etkilerini
ayrıntılarıyla anlatır. Dilin yazıdaki öneminden bahsederken şöyle der:”
Yazınsal metinlerde dil, sadece duyguları, düşünceleri aktaran bir “araç”
değildir. Çünkü yazınsal dil bunların yanında yazarın sanat anlayışını, estetik
tutumunu da yansıtır. Kuşkusuz bu biçemdir” Öykünün sanat türleri yanında
felsefe, tarih ve siyasetle olan ilişkisini ve bu ilişkinin sınırlarını tarihi
anlatımlara dayalı olarak nesnel bir bakış açısıyla ortaya koyar.
Necip Tosun, hiçbir anlatım türünü eleştirmez sadece
bunlarla ilgilinitelikli bir detay sunar. Çok dikkatli okunduğunda, taraf
olduğu öykü profili zihnimizde oluşur. Ama o tercihini kelimelerin arkasına
saklar ve böylece okuyucunun objektif bakış açısına zarar vermemeyi amaçlar.
Yaptığı alıntılarla konuyu pekiştirir, hiçbir yazarı ve hiçbir öyküyü
tartışmaz. Sadece anlatmak istediği konuda onu bir örnek olarak işler.
Kitabın her satırında öykünün sesini yükseltmek isteyen
Necip Tosun’un heyecanını, tutkusunu, adanmışlığını duyumsarsınız. Okuduğu
öykünün içindedir, bu yüzden onu okuyup geçmez; dil, anlatım, tema, zaman ve
mekan bakımından araştırır. Öyküyü, kendisi yazmış gibi içselleştirir ve
böylece yazarın o anki ruh haline bürünür. Yazara gördüğü rüyanın fotoğrafını
çizer, kısaca öykücüye öyküsünü anlatır.
Necip Tosun’un yazılarında göze çarpan özelliklerden biri de
okuru ve yazarı iyi analiz etmesidir. Tosun, yazarın yazarkenki, okurun da
okurkenki iç dünyasını anlatır. Hem yazarı hem de okuru keşfetmeye çalışır.
Öykü yazarına, okurun ruhunu yakalayacağı öyküleri nasıl yazacağının ipuçlarını
verir. Özellikle öyküye yeni başlamış birinin şimdiye kadar dönüp kendi öyküsüne
bakmadığını hatırlatır. Öyküde biçim, anlatım türü ve diğer yönler bakımından
nerede durduğu konusunda fikir edinmesini sağlar. Öykü yazarı Modern Öykü
Kuramı’nı okuduktan sonra, şimdiye kadar öykü hakkında söylenenleri ve
yapılanları daha geniş bir açıdan görür.
Günümüze gelinceye kadar farklı anlatım ve dil teknikleri
kullanılarak ortaya çeşitli yapıtlar konulmuştur. Hem dünya edebiyatında hem de
Türk edebiyatında öyküye yeni yollar arama ve açma çabaları devam ediyor. Necip
Tosun kitabında bir taraftan öykünün tarihsel gelişim/değişimini ele alıyor,
diğer taraftan öyküyü baştan sona her bakımdan inceliyor. Kitabın sonundaki
kişi adları dizini ve konu dizini okuyucunun işini kolaylaştırmakta ve bir
sözlük görevi yapmaktadır.
Türkiye Yazarlar Birliğitarafından “2011yılı Yazar, Fikir
Adamı ve Sanatçıları Ödülleri”nde
“Modern Öykü Kuramı”, “Edebi Eleştiri” dalında ödüle layık görüldü. İyi
yapıtların desteklenmesi oldukça sevindirici… Modern Öykü Kuramı başucu kitabı
olabilecek nitelikte. Bu, hem öykü yazarı hem de öykü okuru için büyük bir
kazançtır.
EMİNE BATAR, Yedi İklim, Mayıs 2012
0 yorum:
Yorum Gönder
Ad :
Email :