24 Ekim 2014 Cuma

Modern Öykü Kuramı

Öykü, tek bir yataktan akmayı reddeden ırmak gibidir. Her yazarın elinden yeni bir yol izler ve izlediği yollarla beraber şekillenir, biçim kazanır. Kimi, karşımızdaymış gibi canlıdır; okurken aynı zamanda onu seyrederiz.  Kimi kımıltısız bir göl gibidir ama sözcüklerin gücüyle derinlerdeki çalkantıyı kusursuzca anlatır. Kimi sırlı bir kapıdan başını uzatır ve ardından saklanır; ne her şey açığa çıkmıştır ne de tamamen gizlenmiştir. Necip Tosun’un Modern Öykü Kuramı’nda dediği gibi “Öykü, ille de bir yere varmak değil, yolculukta kaybolmaktır.”

Uzun bir çalışmanın ve araştırmanın ürünü olan eser nihayet elimizde. Öykü yazarının yol göstericisi diyebileceğimiz bu kitapta Necip Tosun, öykünün tarihi serüvenini, zaman içerisindeki değişimini, çeşitlenişini ve bu çeşitliliği ortaya çıkaran unsurları kusursuz bir dille anlatıyor. Öykünün kuramsal temellerine ışık tutması açısından oldukça önemli bir kitap. Onu önemli yapan unsur zengin bir içeriğe sahip olmasının yanında, bu konuda ülkemizde kaleme alınmış eserlerin yok denecek kadar az olmasıdır. Necip Tosun aynı zamanda bir öykü yazarı olarak öyküyü irdeliyor. Tanıdığı bir kavramın izini sürüyor olması, öyküye hem bir yazar hem de okuyucu gözüyle bakmasını sağlıyor.

Kitap, öykü okuyucusu ve yazarı için harita özelliği taşıyor.  O harita üzerinde öykü çeşitlerinin ve onları işleyen, yontan, yükselten öykü yazarlarının yerleri bellidir. Okur, o haritayı eline alır ve aradığını bulur. Poe’nin atmosfer yaratmadaki ustalığını, Gogol’un öyküdeki öncülüğünü, Çehov’un romanlar ülkesinde öyküyü kabul ettirişini, Rilke’nin öyküde nasıl bir yol izlediğini, Tomris Uyar’ın “yeni” arayışını ve daha birçoklarını öğreniyorsunuz.

Necip Tosun öykü okuyucusuna/yazarına öykü birikimini aktararak yol göstermekte, yeni ufuklar açmaktadır. Öykünün zaman içerisindeki akışını, oluşumunu, değişimini; tarihsel sırayı takip ederek ve insanların yaşam tarzındaki değişimlerle bağdaştırarak anlatır. Geleneksel anlatıdan modernizme, modernizmden postmodernizme geçiş sırasında öyküdeki değişimi ve bu değişimi ortaya koyan öncüleri açık bir dille okuyucuya sunar.  Modern anlatı ve geleneksel anlatıyı kıyaslar. Ortaya çıktığı toplumu araştırır ve değişen yaşamla  öyküyü  bağdaştırır. Doğru veya yanlışlığından çok,  tarzın; öyküdeki işlevine, öyküye katkısına bakar. Postmodernizm için söylediği sözler de buna örnektir: “Sonuç olarak post modern tutum, edebiyatta bir imkândır. Yenilikçi arayışın, biçimci tutumun bir yansımasıdır. Karşı çıkarken de, yanında yer alırken de ona böyle bakılmalıdır.”

Öykünün özgünlüğünü, yıllar içindeki arayışını değişimini daha net görebilmek için, öyküyü etkileyen diğer sanat türlerini de araştırdığını anlıyoruz. Öykünün sinema, roman, resim, fotoğraf ve müzikle ilişkisini de ele alıyor. Yazıdaki ritmi müzikle, canlandırmayı sinemayla, zihinde oluşan parça parça kareleri resim veya fotoğrafla ilişkilendiriyor. Öyküyü diğer yazım türleri olan roman ve şiirle  karşılaştırırken birbirlerine yakınlaştıkları ve birbirlerinden uzaklaştıkları durumları ayrıntılarıyla anlatıyor. Ritim için ses , görsellik için fotoğraf ya da resim gerekirken, öykü yazarının bunları sadece sözcükler ile yapabildiğini her konu içerisinde farklı bir yolla anlatıyor. Düşüncelerini, ustalardan yaptığı alıntılarla destekliyor ve böylelikle konuya evrensel bir bakış kazandırıyor.

Necip Tosun’un  insan ve yaşam üzerine de çarpıcı tespitleri vardır. Yoğunluk Ayrıntı ve Yüzleşme başlıklı yazısında modern insanın görsel medya ve sinema tutkusunu “modernizm insanlara özet yaşamı dayatmaktadır” sözleriyle açıklar. Bu özet yaşam içinde öykünün yerini belli eder. Öyküyü mekân olarak da inceler; şehir ve kasaba öykülerini birbirinden ayırır ve kahramanlarını o mekâna has kılar. Buradan çıkan edebiyatın da şehir/kasaba edebiyatı olduğunu söyler. Dil, atmosfer, ironi, tasvir, melankoli, ritim ve gerilimin öykü üzerindeki etkilerini ayrıntılarıyla anlatır. Dilin yazıdaki öneminden bahsederken şöyle der:” Yazınsal metinlerde dil, sadece duyguları, düşünceleri aktaran bir “araç” değildir. Çünkü yazınsal dil bunların yanında yazarın sanat anlayışını, estetik tutumunu da yansıtır. Kuşkusuz bu biçemdir” Öykünün sanat türleri yanında felsefe, tarih ve siyasetle olan ilişkisini ve bu ilişkinin sınırlarını tarihi anlatımlara dayalı olarak nesnel bir bakış açısıyla ortaya koyar.

Necip Tosun, hiçbir anlatım türünü eleştirmez sadece bunlarla ilgilinitelikli bir detay sunar. Çok dikkatli okunduğunda, taraf olduğu öykü profili zihnimizde oluşur. Ama o tercihini kelimelerin arkasına saklar ve böylece okuyucunun objektif bakış açısına zarar vermemeyi amaçlar. Yaptığı alıntılarla konuyu pekiştirir, hiçbir yazarı ve hiçbir öyküyü tartışmaz. Sadece anlatmak istediği konuda onu bir örnek olarak işler.

Kitabın her satırında öykünün sesini yükseltmek isteyen Necip Tosun’un heyecanını, tutkusunu, adanmışlığını duyumsarsınız. Okuduğu öykünün içindedir, bu yüzden onu okuyup geçmez; dil, anlatım, tema, zaman ve mekan bakımından araştırır. Öyküyü, kendisi yazmış gibi içselleştirir ve böylece yazarın o anki ruh haline bürünür. Yazara gördüğü rüyanın fotoğrafını çizer, kısaca  öykücüye öyküsünü anlatır.

Necip Tosun’un yazılarında göze çarpan özelliklerden biri de okuru ve yazarı iyi analiz etmesidir. Tosun, yazarın yazarkenki, okurun da okurkenki iç dünyasını anlatır. Hem yazarı hem de okuru keşfetmeye çalışır. Öykü yazarına, okurun ruhunu yakalayacağı öyküleri nasıl yazacağının ipuçlarını verir. Özellikle öyküye yeni başlamış birinin şimdiye kadar dönüp kendi öyküsüne bakmadığını hatırlatır. Öyküde biçim, anlatım türü ve diğer yönler bakımından nerede durduğu konusunda fikir edinmesini sağlar. Öykü yazarı Modern Öykü Kuramı’nı okuduktan sonra, şimdiye kadar öykü hakkında söylenenleri ve yapılanları daha geniş bir açıdan görür.

Günümüze gelinceye kadar farklı anlatım ve dil teknikleri kullanılarak ortaya çeşitli yapıtlar konulmuştur. Hem dünya edebiyatında hem de Türk edebiyatında öyküye yeni yollar arama ve açma çabaları devam ediyor. Necip Tosun kitabında bir taraftan öykünün tarihsel gelişim/değişimini ele alıyor, diğer taraftan öyküyü baştan sona her bakımdan inceliyor. Kitabın sonundaki kişi adları dizini ve konu dizini okuyucunun işini kolaylaştırmakta ve bir sözlük görevi yapmaktadır.

Türkiye Yazarlar Birliğitarafından “2011yılı Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri”nde  “Modern Öykü Kuramı”, “Edebi Eleştiri” dalında ödüle layık görüldü. İyi yapıtların desteklenmesi oldukça sevindirici… Modern Öykü Kuramı başucu kitabı olabilecek nitelikte. Bu, hem öykü yazarı hem de öykü okuru için büyük bir kazançtır.


EMİNE BATAR, Yedi İklim, Mayıs 2012

0 yorum:

Yorum Gönder

Ad :

Email :