"Aşk dıştan bakıldığında bir deliliktir;ama içine girildiğinde akla ihtiyaç göstermez olur. İnsan aklı nötr bir varlık veya bir sıvı gibidir. İçine konulduğu kabın şeklini alır. Aşk ise gönülde hissedilir. Bu bakımdan âşığın aklı, gönlünün emrine verilmiş sayılır. Akıl ile gönül,insanın birbiriyle çatışan değil,belki birbirleriyle bütünleşen iki soyut özelliğidir. Çünkü insanın en mutlu olduğu anlar,aklın gönül içinde eridiği;yani aşka kendini teslim ettiği anlardır. Aklın gönle teslimiyetini aşk olarak tanımladığımıza göre insanın soyut varlığını aşktan ibaret görebiliriz. Zaten insanlığımızı ölçen mihenk taşı,aklımızı değil gönlümüzü baz alır. Nitekim kişioğlunun erdemleri aklından değil gönlünden kaynaklanır. Gönlün biricik gıdası ise aşktır. Aşkı tatmayan yahut inkâr edenin,çevresine veya diğer yaratıklara karşı sevgi,vicdan,merhamet,saygı,hoşgörü vb. erdemlerinden bahsedilemez. Bu uslamlama bize,insanın erişebileceği nihaî noktanın aşk olduğunu gösterir ki,onun da en olgun şekli mecnunluk yani çılgınlıktır. Öyle ya aklı olmayanın ne derdi vardır ki?!.. Çevremize bakalım,delilerden başka mutlu insan görebiliyor muyuz?!.."
-İskender Pala