Yavuz Sultan Selim'in olduğu rivayet edilen o ünlü şiiri hatırlarsınız.
Hani her dizeyi soldan sağa okuduğumuz gibi yukarıdan aşağıya da
okuyabildiğimiz sanat örgüsü. Şöyleydi:
Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkane/ yar olur
Herkesi sen/ dost mu sandın/ belki ol/ ağyar olur
Sadıkane/ belki ol/ âlemde bir/ serdar olur
Yar olur/ ağyar olur/ serdar olur/ dildar olur
Divan şairlerinin murabba, saz şairlerinin ayaklı
semai, bilimsel çevrelerin de vezn-i âhar dedikleri bir şiir türüdür bu. Hem
şekil, hem de mana bakımından söylenmesi çok zordur. İşçilik ve sanat ister.
Halk şairleri bile bu tarz şiirde aruz veznini kullanırlar. Okuyanı hayran
bırakacak kelime ve mana istifleriyle örülen bu şiirin şekil yapısı teknik
bakımdan biraz çetrefillidir. Bir defa dörtlükler halinde, bend esasına dayalı
murabba tarzında yazılır. Dizelerdeki hece sayısı onbeş, veya onaltıyı bulacak
şekilde "fâilâtün (- . - -)" veya "mefâîlün ( . - - -)"
tef'ilelerinin tekrarıyla uzun tutulur. Şu ayaklı semaide olduğu gibi:
Efendim gel/ bana bildir/ bu istiğnâ/ ne âdettir
Bana bildir/ bu istiğnâ/ ne âdettir/ adâlettir
Bu istiğnâ/ ne âdettir/ adâlettir/ halâvettir
Ne âdettir/ adâlettir/ halâvettir/ nezakettir
Şair Hengamî'ye ait bu şiirin tamamı dört kıta olup
"Nice tarif edem mehdin bu alemde senin dilber / Edem mehdin bu alemde
senin dilber ruyin enver / Bu alemde senin dilber ruyin enver lebin sükker /
Senin dilber ruyin enver lebin sükker saadettir" diye devam eder.
Aşağıdaki vezn-i âharın şairi ise Nuri isminde bir saz şairidir. Her biri yirmi
heceden oluşan dizelerde bize sanat üstüne sanat gösterir ve her dizesinde
"iki uzun bir kısa iki uzun" hece yapısındaki "müstef'ilâtün (-
- . - -)" tef'ilesi dört defa tekrar edilir (her dizenin toplamı 20 hece):
Ey vasl-ı cennet/ kıl cana minnet/ vay serv-i kâmet/
can içre cansın
Kıl cana minnet/ vay serv-i kâmet/ can içre cansın/
nevres fidansın
Vay serv-i kâmet/ can içre cansın/ nevres fidansın/
şûh-ı cihânsın
Can içre cansın/ nevres fidansın/ şûh-ı cihânsın/
gözden nihansın
Şiirin devamında, "Üftaden oldum, gül gibi
soldum, sor bana noldum, cevrinle canan / Gül gibi soldum, sor bana noldum,
cevrinle canan, oldum perişan / Sor bana noldum, cevrinle canan, oldum perişan,
ey fitne-devran / Cevrinle canan, oldum perişan, ey fitne-devran, ahir zamansın
/ (...) / Ettimse âhı, Feth etti mâhı, Aşk-ı İlahî, Var sende gayret / Feth
etti mâhı, aşk-ı İlahî, var sende gayret, Hak'tan hidayet / Aşk-ı İlahî, var
sende gayret, Hak'tan hidayet , Nurî nihayet / Var sende gayret, Hak'tan hidayet,
Nurî nihayet, sahib-divansın" denilmiştir.
Bu tür fantezi örneklere klasik şiir geleneğinde sıkça
rastlanır. Çünkü klasik sanatlarda kurallar belirlenmiş, örnek ve zirve eserler
ortaya çıkmış, böylece sanatçının hareket alanı kısıtlanmış, evvelki gelenler
hemen her sözü söylemiş, her şeyi denemiştir. Sonraki sanatçı onları taklit
etmekle bir yere varamayacağını bilir, kendi üslubunu geliştirmek zorunda
olduğunu hisseder. Eğer sanatı güçlü çıkıp kendine bir koridor açamadıysa hiç
olmazsa böyle fantezi eserler ile sanatı daha da incelterek billurlaştırır,
imbikten geçirir, damıtır ve insana pes dedirtip vezn-i âhar söyletir:
Güzelliktir/ emektir hep/ bu adetler/ taravetler
Emektir hep/ bu adetler/ taravetler/ devam etsin
Bu adetler/ taravetler/ devam etsin/ demek lazım
Taravetler/ devam etsin/ demek lazım/ bir aferin